24.02.2011

Kişisel ve Manevi Gelişim: Günümüz gençliğinin sorunları

Kişisel ve Manevi Gelişim: Günümüz gençliğinin sorunları

Kalbin kararmasının dört alameti




Kalbin kararmasının dört alameti

Zünnun-i Mısri hazretleri buyurdu ki: Kalbin kararmasının dört alameti vardır:
1-      İbadetin tadını duymaz.
2- Allah korkusu hatırına gelmez.
3- Gördüklerinden ibret almaz.
4- Okuduklarını, öğrendiklerini anlayıp kavrayamaz.
2-      Muhammed bin Fadl Belhi hazretleri de buyurdu ki: Kalbin kararmasına 4 şey sebep olur:
1- Öğrendiği ile amel etmemek.
2- Bilmeyerek yapmak.
3- Bilmediklerini öğrenmemek.
4- Başkasının öğrenmesine mani olmak.

22.02.2011

Duvar Kağıtları

s

Duvar Kağıtlarından Seçmeler






Baharı Beklerken

ESİNTİLER 





ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK ve ATALET




ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK ve ATALET

Neden herkes başarılı olamıyor? İnsanları başarısızlık bölgesinde durduran şey nedir? Sorularının cevabı ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK ve ATALET’tir.
Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görür. Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama başlarını tavandaki cama çarparak düşer. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplar, tekrar başlarını cama vururlar.

İyiliğin Karşılığı

İyiliğin Karşılığı

 

İskoçya'da yoksul mu yoksul Fleming adında bir çiftçi yaşardı. Bir gün tarlada çalışırken bir çığlık duydu. Sesin geldiği yere koştuğun­da, bataklığa beline kadar batmış bir çocuğun, kurtulmak için çırpındı­ğını gördü. Çocuk, bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Çift­çi çocuğu bataklıktan çıkararak ölümden kurtardı. Ertesi gün Fle-ming'in evinin önüne gelen gösterişli arabadan şık giyimli bir aristok­rat indi. Çiftçinin kurtardığı çocuğun babası olarak tanıttı kendisini
"Oğlumu kurtardınız, size bunun karşılığını vermek isti-yorum" dedi. Yoksul ve onurlu Fleming:
"Kabul edemem!" diyerek ödülü geri çevirdi. Tam bu sırada ka­pıdan çiftçinin küçük oğlu göründü.
"Bu senin oğlun mu?" diye sordu aristokrat.
Çiftçi gururla. "Evet" dedi.

Kişisel Gelişim Tuzakları


Kişisel Gelişim Tuzakları 

NLP (Neurro-Linguistic Programming) beyin dili programlaması‎ anlam‎ında kullanılan ve dünyada çok yayg‎ın olan bir ki‏şisel geli‏şim alan‎ıd‎ır. Ülkemizde son y‎ıllarda kurs, seminer ve sertifika programları‎yla yay‎ılan kiş‏isel geli‏şim faaliyetleri, esasen ِ önemli bir kalite arayışı‎‏‎n‎ın eseridir. Ancak ne yazı‎k ki Türk insanı‎, bir çok konuda olduğu gibi, “NLP” ve “Kişisel Geliş‏im” alanları‎nda da “bilgi mağduriyeti”ne uğramıştır..

NLP (Neuro-Lenguistie Progra‎ming), “Sinir Dili Programlaması” anlam‎ındadı‎r. Richard Bandler ile John Grinder tarafindan psikoterapi ile retorik alanlar‎ının ilkelerinden yararlanarak geliştirilen bu yِöntem, Batı’da genellikle psikoterapi, psikoloji, antropoloji vb. alan uzmanları‎nın kontrolünde geli‏şmi‏ştir.

Birer NLP uzmanı olan‎ Joseph O’Connor ile lan McDermott’un yazdığı “NLP’nin İkeleri” adl‎ı eserde NLP konusunda ş‏u bilgiler verilmektedir : “Nöِro sِözcüğü, zihinle ve düş‏ünsel yaşam‎ımı‎zı‎ nas‎ıl düzenlediğimizle ilgilidir. Linguistik sِözcüğü, dili nas‎ıl kullandığımı‎z ve dilin bizi nası‎l etkilediği hakkı‎ndad‎ır. Programlama ise, tekrarlanan davran‎‏ış dizilerini ve hangi amaçla hareket ettiğimizi açı‎klar. Bu anlamda, NLP bağlantılarla ilgilidir, yani bizi diğer kiş‏ilerle, dünyayla ve mânevî boyutla iliş‏kilendiren düşüncelerimiz, konuşmalarımız ve davranışlarımızla ilgilidir.” (O’Connor, 2001: XIII)

En Önemli An En Önemli Kişi En Önemli İş


En Önemli An En Önemli Kişi En Önemli İş

 

Bir zamanlar bir kralın aklına şöyle bir düşünce geldi; "Eğer bir işe ne zaman başlayacağımı, kimi dinleyeceğimi ve yapmam gereken en önemli şeyin ne olduğunu bilseydim, giriştiğim her işi başarırdım."
Krallığın dört bir yanına, kim kendisine her iş için en uygun anı, bu iş için en gerekli kişinin kim olduğunu ve yapılması gereken en önemli şeyin ne olduğunu öğretirse ona büyük bir ödül vereceğini du­yurdu. Bilgeler kralın huzurunda toplandı, fakat sorulara verdiği yanıt­lar birbirinden tümüyle farklı oldu. Kral hala doğru yanıtları aradığı için, yakınlardaki bir bilgiye danışmaya karara verdi. Bilge kişi, hiç ayrılmadığı bir ağaç kovuğunda yaşıyor, yanına halk dışında kimseyi kabul etmiyordu. Bu nedenle kral halktan biri gibi giyindi ve yola düş­tü. Bilge kişinin yaşadığı kovuğa yaklaştıklarında kral atından indi ve korumalarını orada bırakıp, yola tek başına koyuldu. Bilgenin olduğu yere vardığında onu, yaşadığı kovuğun önüne çiçek tarlalarını kazar­ken gördü.
"Ey bilge kişi size birkaç önemli konuda danışmaya geldim." dedi. "Doğru şeyi doğru zamanda yapmayı nasıl öğrenebilirim? En faz­la gereksinim duyduğum, dolayısıyla ötekilerden daha fazla ilgi göster­mem gereken kişi kimdir? En önemli ve her şeyden önce gelen Önemli sorum ise şu: Kendimi vermem gereken işler nelerdir?"

Mermer Yontucusu

Mermer Yontucusu

 

Bir zamanlar dağda, kızgın güneşin altında, mermer taşlarını yontmaktan bezmiş bir mermer yontucusu varmış.
"Bu hayattan bıktım artık. Yontmak! Devamlı mermer yont­mak... öldüm artık! Üstelik bir de bu güneş, hep bu yakıcı güneş! Ah! Onun yerinde olmayı ne kadar çok isterdim, orada yükseklerde her şe­ye hakim olacaktım, ışınlarımla etrafı aydınlatacaktım." diye söylenir durur yontucu.
Bir mucize eseri olarak dileği kabul olunur ve yontucu o an gü­neş olur. Dileği kabul edildiği için çok mutludur. Fakat tam ışınlarını etrafa yaymaya hazırlandığı sırada ışınlarının bulutlar tarafından engel­lendiğini fark eder.
"Basit bulutlar benim ışınlarımı kesecek kadar kuvvetli oldukla­rına göre benim güneş olmam neye yarar!" diye isyan eder.
"Mademki bulutlar güneşten daha kudretli bulut olmayı tercih ederim."
O zaman hemen bulut olur. Dünyanın üzerinde uçuşmaya baş­lar, oradan oraya koşuşur, yağmur yağdırır fakat birden bîre rüzgar çı­kar ve bulutlan dağıtır.
"Ah, rüzgar geldi ve beni dağıttı, demek ki en kuvvetlisi o, öy­leyse ben rüzgar olmak istiyorum." Diye karar verir.
Ve dünyanın üzerinde eser durur, fırtınalar estirir, tayfunlar meydana getirir. Fakat birden bire önünde kocaman bir duvarın ona mani olduğunu görür. Çok yüksek ve çok sağlam bir duvar. Bu bir dağ­dır.
"Basit bir dağ beni durdurmaya yettiğine göre benim rüzgar ol­mam neye yarar?" der.
O zaman dağ olur. Ve o anda bir şeyin O'na durmadan vurdu­ğunu hisseder. Kendinden daha güçlü olan şeyin, onu içinden oyan şe­yin.. . Bu, küçük bir mermer yontucusudur.
Kişisel ve Manevi Gelişim  Okunma: 

Heyecan İle Korkunun Farkı

Heyecan İle Korkunun Farkı

 

Genç bir buz patencisi yarışmadan Önce çok heyecanlıdır. Ant­renörüne buz üzerine çıkmayacak kadar korktuğunu söyler. Antrenörü ise kendisine "Korkmuyorsun. Yalnızca heyecanlısın. Bu ikisinin ara­sındaki fark var." Der ve sonra da şu hikayeyi anlatır: Adamın biri bir lokantaya girip 100 dolarlık yiyecek sipariş eder. Bu adam, heyecanlı­dır, çünkü çok pahalı bir yemek yiyecektir, ama cebinde 100 doları var­dır. Şimdi korkuya gelelim: Korku, cebinde hiç para olmadığı halde lo­kantaya girip 100 dolar tutarında yemek sipariş eden kişinin içinde bu­lunduğu durumdur."
Bunun üzerine buz patencisi piste çıkar ve birinci olur. 106

Kişisel ve Manevi Gelişim  Okunma: 

Kimin Hikayesi

Kimin Hikayesi

Eski zamanlarda yaşamış yaşlı bir adamla, genç bir çocuğun hi­kayesidir bu:
Yaşlı adamın adı, Sartebusi, genç çocuğunki ise, Kim'di...
Kim, yalnız yaşayan; yiyecek ve başını örtecek bir çatıdan çok, bir "sebep" arayan, köyden köye dolaşan bir yetimdi. "Neden?" diye merak ederdi, "Neden her şey bu kadar zor? Biz, kendimiz mi dolaştı­rıyoruz, yoksa mücadele etmemiz gerektiği için mi zorluklarla karşılaş­mamız gerekiyor?..."

Dört Dakika Engeli Aşıldı

Dört Dakika Engeli Aşıldı

 

Yıllardan beri insanlar, bir milin (1609.31 m) dört dakikadan da­ha kısa sürede koşulamayacağma inanmışlardır. Fakat 1954 yılında Ro-ger Bannister bu Önemli inancı, kendi inancını devreye sokarak yıkmış­tır. Mümkün olmayanı kendisine yaptırmıştır. Bunu zannettiğiniz şe­kilde fiziksel egzersiz ile değil, olayı sürekli olarak zihnin de prova et­mekle, dört dakika engelini hayalinde defalarca,

OLUMSUZ İÇ KONUŞMALAR SAĞLIĞIMIZI ETKİLİYOR.





OLUMSUZ İÇ KONUŞMALAR SAĞLIĞIMIZI ETKİLİYOR.
International Hospital’dan Psikolog Dr. Ferahim Yeşilyurt, klinik psikolojide/ psikiyatride bir hastalık olarak tanımlanmasa da, olumsuz iç konuşmaların bazı psikolojik sorunlara neden olarak rahatsızlığın şiddetini artırabildiğini söylüyor.

Psikolog Dr. Ferahim Yeşilyurt, kadınların en çok kurdukları 12 cümle ile kendi kendilerini sabote ettiklerini belirtiyor:

-Diğerlerinden farklıyım, onlar daha akıllı.

 -Ben zaten her zaman geriden giderim.

-Keşke daha güzel olsaydım (güzel değilim).

-En iyisi olmalıyım.

17.02.2011

Üç Yatalak Hastanın İbretlik Hikayesi




Cüneyt Suavi

Bir hastanede üç tane yatalak hasta varmış. bunlardan biri kapının kenarında biri camın kenarında biri de ortada yatıyormuş.

(Bir an için kendinizi onların yerine koyun. gün boyu yatıyorsunuz ne sıkıcı olur değil mi?)

Bu hastaların en büyük eğlencesi cam kenarında yatan arkadaşlarının dışarda gördüklerini içerdeki arkadaşlarına anlatmasıymış.
-işte yine bizim topal simitci geliyor bugün tezgahı dolu pek satış yapamamış galiba.

KOMİK RESİMLER





Televizyon Beyin Gelişimini Engelliyor!


Televizyon Beyin Gelişimini Engelliyor!
 

İNSANIN televizyona karşı tepkisiz kalması mümkün değildir. Çünkü insan harici ve dahili şartlarda oluşan dürtülere karşı daima tepki gösterir. Işık gözlerine ulaşır, sesler kulaklarına gelir, kokular burnuna dolar, hava akımı tenine temas eder, ani sancılarla midesi kasılır, idrar mesanesini şişirir, cisimler diline dokunur, salgılar kan dolaşımına boşalır ve hatta düşünceler bile zaman zaman onu etkiler. Her durumda bu dürtüler, algılamaları harekete dönüştüren sinir uçlarını güçlendirir.

Televizyonun sosyal ve psikolojik etkilerinin son yıllarda sıklıkla eleştirildiğine tanık olduk. Fakat bu tartışmalar televizyonun fizyolojik zararlarını göz ardı etmemize neden olmamalı. Son yapılan araştırmalar televizyonun bedenimize yönelik zararlarının çok daha etkili ve kalıcı olduğunu ortaya koyuyor.

Özellikle beyin üzerine yapılan araştırmalar bebeğin doğumundan ergenlik dönemine kadar geçen sürenin çok kritik bir dönem olduğu noktasında birleşiyor. Araştırmalara göre bebekler nöron adı verilen milyarlarca sinir hücresiyle doğar ve ilk üç yılda bu hücreleri destekleyecek ve besleyecek milyarlarca glia hücresi üretilir. Sinir hücreleri, merkezi sinir sisteminin yaklaşık yarısını kaplar ve diğer yarısı da destek görevli hücrelerce doldurulur.

Özgüven Testi


Özgüven Testi
 
Aşağıdaki soruları "evet" ya da "hayır" şeklinde cevaplayın.



1. İş ya da üniversite için yaptığınız üç başvurunuz reddedilirse kendi yeteneğinizden şüphe eder misiniz?

a) Evet B) Hayır


2. Büyük kalabalıklar kafanızı karıştırıyor ya da sizi korkutuyor mu?

a) Evet B) Hayır



3. Şu anda dolabınız eski püskü kıyafetlerle mi dolu?

a) Evet B) Hayır

Zihin kirliliği unutkanlığa ve hafıza kaybına sebep oluyor



Zihin kirliliği unutkanlığa ve hafıza kaybına sebep oluyor
 

Hâfızayı zayıf düşüren ve unutmaya sebebiyet veren pek çok illet sıralanabilir.
Beyin ve hâfıza üzerinde çalışan uzmanlar, genellikle beynin ihtiyaç duyduğu oksijen, glikoz ve bazı enzimlerin yeterli miktarda sağlanamamasını, stres ve gerginlik gibi sebeplerle beynin enerjisinin hemen tükenmesinden dolayı çalışma akışının düzensizleşmesini, sadece bazı meseleler üzerine yoğunlaşmadan ötürü beynin bir bölümünün âtıl bırakılmasını ve sistemsiz düşünme alışkanlığını hemen akla gelebilecek sebepler olarak saymaktadırlar.

Bazen de insanın fizyolojik yapısının ve fizikî durumunun hâfıza zayıflığına yol
açabileceğini ve ileri yaşlarda vücut mekanizmasının bazı şubeleri yorgun düştüğü gibi beynin de onlara bağlı olarak bir kısım fonksiyonlarını eda edemez hale gelebileceğini belirtmektedirler.

Dünden bugüne bazı İslam alimleri, haddinden fazla uykunun beyni hantallaştırdığını, sürekli dolu olan midenin zihne menfi tesir ettiğini, sabah kerahatinde uyumanın ve harama bakmanın da unutkanlığa sebep olduğunu ifade etmişlerdir.

Ayrıca, zihin kirliliğinin hâfızayı zayıflattığına inandıkları için mâlâyânî işlerden,
faydasız muhaverelerden, çer-çöp sayılabilecek bilgi kırıntılarından ve
kontrolsüz hayal kurmaktan uzak kalınması gerektiğini vurgulamışlardır.

Hatta, sistemsiz düşünme alışkanlığına yol açabileceği ve zihni işe yaramayan bilgilerle dolduracağı endişesiyle mezar taşlarını okumayı bile mahzurlu görmüşlerdir; mezar taşlarını okumayı âdet edinmenin bugünkü reklam panolarının, araba plakalarının, televizyon ekranlarının ve gazete sayfalarının yaptığı tahribat çeşidinden zararlar verebileceğini düşünmüşlerdir

Kişisel ve Manevi Gelişim Okunma:

16.02.2011

Sağır Kurbağa

  
Sağır Kurbağa

Bir zamanlar hayvanlar aleminin sevimli yaratıklarından kurbağalar, kendi aralarında bir yarışma düzenlemişler. Hedefin yüksek bir tepeye çıkmak olduğu bu yarışmaya kalabalık bir kurbağa sürüsü de seyirci olarak katılmışlar. Seyircilerden hiçbir kurbağa,

Namaz Kılan Adam ile Köpek


  
Namaz Kılan Adam ile Köpek
Vaktiyle mescidin birinde bir adam konuklamıştı. Din yolunda gayreti kendisine azık edinmişti. O aşık adam, bir gece sabaha kadar namazdan başka bir şeyle meşgul olmamak niyetiyle mescide gitmişti.

Fakat gece olup etraf kararınca bir ses duyuldu. Namaz kılan adam,kemal sahibi birinin mescide geldiğini sandı. Gönlünden,

''Böyle bir insan mescide ancak ibadet etmek için gelir. İyi oldu. Böylece kamil bir adam namazımı görüp, ibadetimi duyacak!'' diye geçirdi.

Dünya da Sana Verilmişti


  
Dünya da Sana Verilmişti

Salihlerden bir kimse çok fakir olup dünyalık hiç bir şeye malik olmadığı için, ailesi «Bu hale nasıl sabredelim. Cenabı Hak'tan bir miktar dünyalık istesek olmaz mı?» diye, gece-gündüz efendisi ile münakaşa edermiş.

Nihayet o salih zat da dua eder ve duası kabul buyurulur. Bir de ailesi bakar ki evin köşesinde, altundan bir kerpiç bulur ve hemen efendisine getirir, ihtiyaçlarımızı karşıla diye verir.
Efendisi o gece rüyasında görür ki, cennette altundan bir köşk içinde bulunuyor. Lâkin köşkün bir kerpici eksik olduğu için güzelliğinde bir eksiklik vardır. O kerpicin ne olduğunu sorunca «Dünyada sana verilmişti.» derler.

Çok sevdiği ne ise

 
Çok sevdiği ne ise

Hz. Musa Aleyhisselâm zamanında evliyaullahtan ve meşâyihi kiramdan ve büyük ulemadan Belam Bin Bâûr isminde bir kimse vardı ki, duası kabul olunur, mürşid-i kâmil, fazilet ve marifet sahibi bir zat idi. Tam 400 yıl gece-gündüz Cenabı Hak'ka ibadet etmişti. Hatta zaman olurmuş ki bir secdede dört gün dört gece durur, tesbih ve tahmid okurmuş. Hak Celle ve Âlâ Hazretlerinin vahdaniyyetine dâir 700 tane kitab te'lif ve tasnif etmiş. Ve mihrablarında oturup daima insanları irşad ile meşgul olurmuş. Bazan da 700 müridi ile birlikte havada uçarlarmış.
İşte bu vasıflarda bir kimseyi, Cenabı Hak ibadetinden reddedip, güneşe tapan kâfirlere ilhak eylemiş. Nitekim Kur'an-ı Kerim'deki «Femeselühû Kemeselil-Kelbi» âyet-i celîlesi bunun hakkında olduğu tefsirlerde yazılıdır.
Bu kıssanın tafsili ise şöyledir: 
Hz. Musa Aleyhisselâm, Şam tarafında bulunan kavm-i cebbarin ile harbetmek üzere, Cenabı Hak tarafından memur edilir. Benî İsrail ile beraber Tur dağından hareket ederler. Benî İsrail 12 kabile olup her kabilede 50 şer bin kişi bulunmakla 600 bin kişi idiler. Hz. Musa Aleyhisselâmm böylece Şam havalisine hareketini, kavm-i cebbarin haber alır ve hemen şeyh Belam'a müracât ederler. Zira ekserisi Belam'ın müridleri ve halifesi idiler.

Cehaletin Tek İlacı Sormak

 
Cehaletin Tek İlacı Sormak
 
Câbir radıyallahü anh anlatıyor: Arkadaşlarımla beraber sefere çıkmıştık. İçimizden birinin başına taş isabet etti ve başını yaralayıp kemiğini kırdı. Sonra aynı adam uykuda ihtilâm olduğu için, arkadaşlarına:

- Teyemmüm edebilir miyim, bu hususta benim için ruhsat buluyor musunuz? diye sordu.
Arkadaşları da:

Delinin Veliye Tavsiyesi

 
Delinin Veliye Tavsiyesi

Bayezid-i Bestamî hazretleri. Büyük velilerden. Bir gün tımarhanenin önünden geçiyor. Tımarhane hizmetçisinin tokmakla birşeyler dövdüğünü görüyor:

-Ne yapıyorsun?

Hizmetçi:

-Burası tımarhanedir. Delilere ilâç yapıyorum.

-Benim hastalığıma da bir ilâç tavsiye eder misin?

-Hastalığını söyle.

-Benim hastalığım günah hastalığı... Çok günah işliyorum..

Ağızdaki Taşın Hikmeti


Ağızdaki Taşın Hikmeti

Birgün Hazret-i Ebû Bekr (r.a), hazret-i Fahr-i âlem seyyid-i veled-i âdem Nebiyyi muhterem ve habîb-i mükerremin (s.a.v.) huzûr-ı şerîflerinde, se'âdetle otururlarken; Bir bedbaht kötü huylu kimse; bir edebsizlik edip, Ebû Bekre dil uzatıp, yakışıksız sözler söyledi. Hazret-i Server-i kâinât; o edebsiz, Ebû Bekre edebsizlik etdikce; birşey söylemez, ba'zan da tebessüm eder idi. Hazret-i Ebû Bekr; o bedbaht ve edebsizin edebsizliği haddi aşınca; zarûrî olarak gadaba gelip, birkaç söz söyleyince; hazret-i Fahr-i kâinât, se'âdetle ve devletle yerinden kalkıp, gitdi. Hazret-i Ebû Bekr 'radıyallahü teâlâ anh' Sultân-ı Enbiyânın ardına düşüp, yetişdi ve dedi ki:

- Yâ Resûlallah! Niçin, bir hayâsız, edebsizlik edip, gönül incitirken, susu, birşey söylemediniz. Şimdi, ben ona söyleyince, kalkıp, gitdiniz; sebebi nedir.

Hazret-i Fahr-i kevneyn ve Resûl-i sakaleyn 's.a.v.' buyurdu ki:

- Yâ Sıddîk! O hayâsız ve bedbaht sana dil uzatmağa başladığı zemân, Allahü teâlâ bir melek gönderdi ki, o kimseyi karşılayıp, kovacak idi. Sen, hemen gadaba geldin; söylemeğe başladın. O melek gidip, yerine iblîs geldi. İblîs-i la'înin olduğu yerde, ben durmam.

Adalet ve Tevazu

  
Adalet ve Tevazu

Emevi halifelerinin büyüğü Ömer b. Abdülaziz Hazretleri, devlet başkanlığı sırasında kul hakkı ve sosyal adalet hususunda çok titiz davranırdı. Gece çalışmalarında ayrı işlere tahsis ettiği iki kandili vardı. Bunlardan birini kendi özel işleriyle ilgili notları yazarken kullanır, öbürünü ise devlet ve millet işleriyle ilgili yazışmalarda kullanırdı. Halife, birden fazla gömleği olmayan, varlıksız biriydi.

Yakınlarından birisi Ömer b. Abdülaziz'e bir elma hediye göndermişti. O da elmayı biraz kokladıktan sonra sahibine geri gönderdi. Elmayı geri götüren görevliye şöyle dedi:

15.02.2011

Peki şimdi ne olacak?



İbrahim Karagül
ikaragul@yenisafak.com.tr
15 Şubat 2011 Salı
Peki şimdi ne olacak?


Değişim, darbe ve isyan dalgalarının giderek güç kazandığı, önüne çıkan herkesi silip süpürdüğü Ortadoğu'da, perde gerisindeki kirli pazarlıklar üzerinden değişimi yönetmeye çalışanlar hepimize, hiç de hoşlanmayacağımız, bir yol haritası mı dayatıyor?

Sistemin bekası, Batı'nın yüksek çıkarları ve İsrail'in güvenlik kaygılarına göre biçimlendirilip pazarlanan bu paket, değişimi etkisiz hale getirebilecek mi yoksa bir çoğu gibi çöpe mi atılacak?

14.02.2011

Ergenlikte Bilişsel Gelişim



Ergenlikte Bilişsel Gelişim


Bedensel ve cinsel değişimlerle birlikte ergenler zihinsel yeteneklerinde de değişim yaşarlar. Bilişsel gelişim ergenlerin yalnız kendilerini, ailelerini, arkadaşlarını ve öğretmenlerini değil, dünyalarını görme biçimi üzerinde uzun süreli etkiler taşır. Ergenlerin düşünme süreçleri değişir. Gittikçe artan biçimde geleceğe yönelik ve soyut düşüncelerle ilgili olurlar. İdealizm kazanır. Cinsellik, ahlak, din gibi konularla ilgili gerçekten kendilerine ait bir değerler takımı edinirler. 11-12 yaş dolaylarında başlayan mantıksal düşünmenin yetişkinler düzeyine ulaştığı bu döneme soyut işlemler dönemi denir.

Davranım Bozuklukları

Davranım Bozuklukları


İkinci dünya savaşından bu yana gençlik çağında işlenen suçların gittikçe arttığı ve toplumsal bir sorun durumuna geldiği gözlenmektedir. Sanayileşmeye koşut olarak hızla büyüyen kentlerde gençler arasında çalma, soygun, yaralama, adam öldürme, içki ve uyuşturucu kullanımı, cinsel sorumsuzluklar ve yasak çiğnemeler yaygınlaşmaktadır. Bu durumun düşündürücü yönü, suçluluk oranındaki yükselişin genç nüfusun artışından daha hızlı olmasıdır. Özellikle gelişmiş ülkelerde kızlar arasında da suça eğilim kaygı verici bir hızla artmaktadır. ABD’de intihar olayları son yirmi yılda 2,5 kat artmıştır. Resmi sayılara bakarak ülkemizde gençlik suçluluğunun gelişmiş ülkelerdeki oranlara varmadığı söylenebilir. Ancak, polis ve mahkeme kayıtlarına geçmeyen gizli kalmış ya da kovuşturulmamış suç oranının da yüksek olduğu bir gerçektir. Bununla birlikte toplumumuzda büyük kentlerdeki sürekli artışa karşın, gençlik suçluluğu büyük boyutlarda değildir. Köylerdeki geleneksel kız kaçırma, kan gütme suçları azalarak sürmekte, kentlerde ise, hırsızlık suçları ilk sırada yer almaktadır.

Ergen Ne Hisseder, Nasıl Davranmak İster?

Ergen Ne Hisseder, Nasıl Davranmak İster?




1- Ergenin genel olarak duygularında istikrarsızlık olduğu görülür. Bir gün önce çok mutlu ve enerjik olan ergen ertesi gün kabuğuna çekilmiş ve bitkin olabilir. Duygular anlık olarak bile değişkenlik arz edebilir. Bu nedenle ebeveynin bunu kabul etmesi ve her defasında “Daha dün iyiydin, şimdi ne oldu?” türünde sorgulamalara ve baskıcı yaklaşımlara girmemesi gerekir.

2- Bu dönemde ergen duygularını çok dolu ve coşkulu yaşar. Gerek ses tonu ve vurgulamaları ve gerekse mimikleri önceki döneme göre duygularını daha fazla ifade ediyor niteliktedir.

3- Diğer dönemlere göre daha yoğun hayal kurar ve gerçekten zaman zaman uzaklaşır. Bu hayaller gelecek planlarını kapsayabileceği gibi genellikle karşı cinsle ilgili hayaller olabilmektedir.

Ergenlik Sorunlarına Karşı Hangi Dili Kullanmalıyız

ERGENLİK SORUNLARINA KARŞI HANGİ DİLİ KULLANMALIYIZ  




Ergenlik döneminde başarılması gereken gelişim görevleri:
1) Cinsel rolü kabullenme, ona göre davranışlar geliştirme
2) Duygusal bağımsızlığını kazanma , kendi başına karar verebilme
3) Arkadaşlık yeteneklerini geliştirebilmesi
4) Çatışan değerleri uzlaştırma
5) Meslek seçimini yapabilme
6) Öz kimliğine ulaşabilme ve bunu kabullenme

ERGENLİK ÇAĞI

ERGENLİK ÇAĞI


Gerek ergenlik gerekse gençlik dönemleri insan yaşamının en güzel, en mutlu ve en güçlü dönemleri olurken, aynı zamanda birer kriz ya da bunalım dönemleridir. Aslında her değişim bir durumdan ötekine geçiş ile eski alışkanlıklardan sıyrılıp yeni koşullara uyma zorunluluğunu getirdiğinden, kendine göre bir zorluk taşımakta, dolayısıyla bir kriz ya da bunalım dönemi olarak adlandırılabilmektedir. Buna göre, gençlikten orta yaşa, orta yaştan yaşlılığa, öğrencilikten iş yaşamına, iş yaşamından emekliliğe, bekarlıktan evliliğe ve yine evlilikten bekarlığa yahut dulluğa geçişlerin her biride kendine göre birer kriz ve bunalım dönemleridir. Ancak, gerek biyolojik, gerekse sosyal bakımdan en önemli bir değişiklik sayılan ergenlik ve gençlik dönemleri bunların arasında daha bir belirginlik taşır. İşte belki de bu yüzden yıllar boyunca ergenlik ve ilk gençlik dönemleri halk arasında oldukça şatafatlı sözlerle belirlenmiş "buhran çağı", "delikanlılık", "ateşli gençlik", "kabına sığmazlık" gibi deyimler hep bu dönemi anlatmada kullanılmıştır. Dikkat edilirse, bu kullanım bir yandan özenme ve hasret, bir yandan da kıskançlık taşımaktadır. Fransız'ların bir deyişi olan "gençlik bile bilseydi, ihtiyarlık yapabilseydi" sözünde, ihtiyarlığın bilgisizliği vurgulanmakta ve bu gibi deyimlerin hep daha yaşlı kuşaklar tarafından yaratıldığı da göz önüne alındığında, yaşlıların sanki umutsuzluklarının acısını gençliğin deneyimsizliğini vurgulayarak kendilerini daha üstün görmek yoluyla çıkardıkları düşünülebilir (Koptagel-İlal, 1991).

Ergenlik Döneminin Genel Gelişim Özellikleri

ERGENLİK DÖNEMİNİN GENEL GELİŞİM ÖZELLİKLERİ

 
ERGENLİĞİN TANIMI
 Delikanlılık dönemi,
 Buluğ çağı, diye adlandırılır,
 Gençlik çağı,
 Genç kızlık,
Ergenlik;
 Toplumdan topluma,
 Devirden devire,
 Kişiden kişiye,
 Farklı özellikler gösterir.
 Aynı toplumun çeşitli kesimlerinde bile bu farklılıklar söz konusudur.Gençlik
Zamanı farklı olsa da Herkes Ergenliği yaşar.
 İnsanın içinde fırtınaların koptuğu,
 Sosyal,
 Psikolojik,
 Fiziksel değişimlerin bir arada yaşandığı,
 Çocuklukla erişkinlik arasında yer alan,
 Hızlı bir büyüme, gelişme ve olgunlaşmanın olduğu,
 Gelecekteki yaşantıyı belirleyen dönem olarak tanımlayabiliriz.
Çocuklar sadece büyürler, Ergenler ise hem büyürler hem değişirler.
Ergenlik; ikinci doğum olarak da adlandırılır.
Ergen;
Yardımseverlik  Bencillik
Uyum  Uyumsuzluk
Çocukluk  Ciddiyet
Neşe  Keder
İsyan Etme  Boyun Eğme
İten  İsteyen
Reddeden  Bekleyen

ERGENLİK VE ERGENLİK ÇAĞI PSİKOLOJİSİ

ERGENLİK VE ERGENLİK ÇAĞI PSİKOLOJİSİ


ERGENLİK: Ergenlik; çocukla yetişkinlik arasına kalan bir ara dönemdir.Ergenlik dönemi duygusal oluşumların, zihinsel değişimlerin, fiziksel olgunluğun bir biçimidir.Ergen Gençler
Bu dönemde “BEN KİMİM?” , “NEYE İNANIP DEĞER VERİYORUM?” gibi soruların cevabı aranır.
Ergenlik, çocukluktan çıktıktan sonra yetişkin bir insan olmadan önce bir kimlik kazanma dönemidir.
Ergenlik; çocukluk ve gençlik arasında kalan 12–24 yaşları arasındaki gruptur.
Ergenliğin yaş sınırları oldukça geniş tutulmaya çalışılmıştır.
Bunun sebebi bireysel ayrılıklardır. Sağlık ve bedensel yönden koşullar iyileştikçe ergenlik dönemi daha küçük yaşlarda ortaya çıkmaktadır.
Ergenin somut yapısı ile ilgili olarak en önemli gelişmeler boy ve ağırlık artışı, iskelet ve kas gelişimi, iç salgı sistemindeki gelişme ve çeşitli organlarda görülen büyümelerdir.

11.02.2011

Ergen Psikolojisi Ailelere Öneriler

                                    AİLEYE ÖNERİLER
*Sonradan kabul edebileceğiniz şeylere baştan hayır demeyin,
*Soğukkanlı ve sakin olun, fevri davranışlardan kaçınmaya çalışın,
*Sıkıcı, öğüt veren konuşmalardan kaçının, çocuklarınızın söylediklerini anlamaya çalışın,
*İyi bir dinleyici olun, konuşulanların sır olarak kalacağı konusunda onlara güven verin
*Ailenin tahttan indirilip, arkadaşların çıkarıldığı bu dönemde, çocuklarınız sizden uzaklaşıyor gibi görünse de, gösterdiğiniz doğrular yeri geldiğinde kullanılacaktır. Önemli olan sağlıklı ve güvenli kuracağınız iletişimdir.
*Bu dönemde çocuklar ne yetişkin ne de çocuk olarak görümekte ve bu karmaşa davranışlarına da yansımaktadır. Bu karmaşaya çevreden aldıkları çelişkili mesajlarda neden olmaktadır. Siz de çocuğunuzun bu durumunu farkederek, onun yetişkin davranışlarını destekleyip, çocukça yaptığı davranışlarda ise bu çelişkiyi yaşatmadan destek olun.

10.02.2011

Çeşitli Fıkralar

Çeşitli Fıkralar
 

Temel ve Kraliçe Elizabeth
Temel Istanbul a gelmis, yürüyormus.Bu arada 5 dakikada bir top atislari duyul-
maktaymis. Merak edip sormus. "Hemserim bu top atislari neyin nesi?" diye.
Kraliçe Elizabeth in gelmesi sebebiyle top atisi yapildigi anlatilmis.
Aradan yarim saatgeçmis ve top atislari halen sürmekteymis. Temel yine
sormus bir baskasina "Bu top atislari neden?" diye. Ayni cevabi alinca
söylenmis: "Ulan, yarim saattir bir kariyi vuramadilar, be!"